Yazılar, Makaleler kategorisine ait (43 kayıt bulundu)
Yazılar, Makaleler Ekle
ID No: #1212
10.11.2021 08:07
GEÇMİŞE YOLCULUK!
HiFi ile ilgilenen hemen herkes lambalı amplifikatörleri tanır. Ve bu amplilerin en sık kullanılan, daha doğrusu en sık karşılaşılan türlerinin push-pull tasarımlar olduğunu da bilir,
sanırım. Burada Push-pull’dan, kabaca tercümesi; itme -çekme’den kastedilen şey, ses sinyalinin pozitif ve negatif bölümlerinin ayrı ayrı güçlendirilmesi.
Dolayısıyla, çıkış katında en az iki adet lambanın kullanılması gerekiyor. Bu lambaların biri sinyalin sadece pozitif kısmını diğeri de sadece negatif kısmını güçlendiriyor. Sinyal, bilindiği üzere, sinüs dalga formuna sahip (x-y skalası üzerinde tarif edecek olursak, bir yukarı (pozitif) bir aşağı (negatif)) olduğundan her iki çıkış lambası da eşit ağırlıkta yük sırtlıyorlar.
Gelelim single-ended, yani “tek çıkışlı” tasarımlara. Adından da kolayca anlaşılacağı üzere bu amplilerde çıkış sinyalinin pozitif ve negatif, her iki bölümü de tek bir çıkış lambasıyla güçlendirilir. (Gerçi iki çıkış lambasının kullanıldığı “paralel single ended” denen türleri de yok değil.) Single-ended tipteki lambalılar, amplifikatörlerin en primitifi olarak da görülebilir, aşağıdaki yazıdan da anlaşılacağı gibi.
Aşağıda okuyacağınız yazıyı yaklaş ık 12 yıl önce, kurucu üyelerinden olduğum Istanbul HiFi Kulübü’nün bir toplantısında TAS (The Absolute Sound) dergisinden bir alıntı olarak
sunmuştum. Bu kadar eski bir yazının hala güncelliğini korumasi gerçekten ilginç.
Her neyse. Geride bıraktığımız son 6 yıl zarfında bizde de gittikçe artan single-ended amplifikatör merakını göz önüne alarak bu eski yazımın bu sayfalarda yayınlanmasını uygun
gördüm. Umarım sizin de hoşunuza gider. Bu konuda eleştirilerinizi info@lotusconcept.com adresine bekliyorum.
Single Ended’ lambalı amplifikatörler:
Single ended lambalı ampliler II. Dünya savaşı öncesinde, Amerika Birleşik Devletleri’nde, genellikle sinema salonlarının seslendirilmesinde kullanılmaktaydı.O dönemlerde, ABD’deki yegane telefon sisteminin ve sinema salonlarının sahibi ve işletmecisi olan, Bell Laboratories’in uzantısı konumundaki Western Electric Co. adlı kuruluş, hem single ended ampliler hem de hoparlörler üretiyordu. Sherman’ın anti-tröst yasalarını takiben haberleşme ve eğlence alanındaki monopolünü dağıtmak zorunda kalan bu holdingin daha önce sinema servis bölümü olarak işlev gören Electric Research Products Inc. ünvanlı kuruluşu, 1936 yılında değişime uğrayarak, All Technical Services Co., yani kısaca Altec adını aldı. Western Electric pek çok elektronik devre, amplifikatör ve hoparlör patentine sahipti ve lisans yoluyla da bunları diğer firmalara kiralıyordu ki, yeni kurulan Altec şirketi de doğal olarak bunlardan biriydi. 1941 yılında Altec, o zamanlar esas olarak hoparlör ünite parçaları üreten James B. Lansing (JBL) şirketini satın aldı. Bu satın almanın akabinde de sinema salonlarında büyük boyutlu, horn tipi vokal hoparlörleri görülmeye başlandı.
Daha sonraları JBL tüketici pazarına, Altec ise profesyonel seslendirme pazarına yöneldiler. II. Dünya savaşını takiben ABD’de buzdolabı, çamaşır makinesi ve otomobil gibi ürünler için gelişen aşırı taleple birlikte tüketim malları üretimi canlandı ve bu canlanma doğal olarak hobi ürünlerine de sıçradı.
Hemen herkes, elindeki pikap ve radyoları, kaliteyi (fidelity) arttırmak amacıyla kurcalamaktaydı. Nitekim 1947 baharında, DTN Williamson’ın, günümüzde ‘ilk high-fidelity
ampli devresi’ olarak kabul edilen devreyi tasarımıyla birlikte ‘audiophile hareket’ de başlamış oldu. (Williamson’ın push-pull tasarımlı bu devresi bugün halen kabul görüyor,
hatta VAC bu tasarımda ampliler üretmeye devam ediyor.)
Günümüzde hayretle karşılanabilecek olsa da, o zamanlar ticari bir hi-fi ürünü bulunmuyordu. Dolayısı ile herşeyi kendi başınıza yapmak zorundaydınız. 1950’lerin başında DIY (Do It Yourself) pazarının gelişmesi ile birlikte Audio, Wireless World, Popular Science, Popular Electronics gibi dergiler ortaya çıktı ve bu dergiler hi-fi üzerine teknik
yazılar ile birlikte pekçok hi-fi devre tasarımları da yayımladılar. Avery Fisher, David Hafler, Saul Marantz, H.H. Scott, Ed Miller (Sherwood), Frank McIntosh gibi girişimciler de ev
kullanımı için high fidelity cihazlar üretmeye başladılar.
1950’lerin sonlarına doğru, stereo çağı henüz başlamışken, Acoustic Research şirketinden Edgar Villchur’ ün tasarımladığı akustik süspansiyon sistemiyle çalışan hoparlör modeli,
hoparlör endüstrisinde devrim yarattı. Bu hoparlör, kabin boyutlarının ufaklığına rağmen yüksek ve kaliteli ses ile birlikte derin bas frekansları da üretebilmekteydi. Çok çabuk kabul gören bu yenilik, tabii ki bazı sorunları da beraberinde getirdi. Kapalı kutudaki sabit hava şartları, çıkış güçleri daha yüksek olan amplifikatörler gerektiriyordu.
Neticede hi-fi endüstrisi, duyarlılığı düşük olan hoparlörler ve çıkış güçleri daha yüksek olan ampliler üretmeye başladı. Şu an içinde bulunduğumuz high fidelity ’nin modern çağı da böylece doğmuş oldu.
II. Dünya Savaşı sonrasında Amerikan yapımı elektronik cihazlar tüm düyada takdir topluyor, hatta batı tutkunu Japonlar tarafından biraz da kıskanılıyordu.1950’lerde, savaşta
harabeye dönüşmüş olan alt yapıyı yeniden kurmak için Japonların çok fazla kapitale ihtiyaçları bulunuyor, kaynakları ise oldukça dardı. Japon hi-fi hobicileri, Avrupa veya
Amerikan yapımı elektronik parçaları pahalı olmalarından ötürü satın alamıyorlar, savaştan arta kalanlarla idare ediyorlardı.
1920 ve 30’lu yıllardan arta kalan herşey single ended olduğu için, single ended transformatörler oldukça bol bulunuyordı. Isamu Asano ve Kitao Ito gibi öncüler bu
dönemde 6BQ5 ve 6B6 ’lara ve hazırda bulunan diğer lambalara dayalı amplifikatörler yaptılar. Ito, 1950’lerde ilk 300B model lambaya dayalı single ended ampliyi yapmış olarak
bilinir. (Aynı senelerde, Audio dergisinde, 300B lambaları kullanan diğer tasarımlar yayımlanmıştı ancak bu tasarımlar single ended değillerdi.)
Japonya’da o dönemlerde iki adet magazin doğdu: Musen To Jikken (MJ = Wireless and Technology) ve Radgo Gijutsu (Radio Technics). Bunlar ve bunların tarzındaki diğer
dergiler, push-pull, direct coupled ve single ended tasarımlar hakkında çeşitli yazılar yayımladılar. Asano da 1960’ların sonunda yetmişden fazla ampli ve devre tasarımını
kapsayan The Allure of Tube Amplifiers Vol 1&2 adlı iki kitap yayımladı.
Kültürel özelliklerinden dolayı audio konusunu da mistik bir anlayışla ele alan Japonlar, kendi ürettikleri modern, transistörlü cihazların yanında single ended tasarımlardan da
vazgeçemiyorlardı. 1960 ve 70’li yıllarda finansal başarıları arttıkça, Amerikan yapımı audio cihazlarına olan talepleri de artmaya başladı; Japonya’da Western Electric, Altec
Lansing, Mc Intosh ve Marantz markalı cihazlar ses açısından olduğu kadar tasarım açısından da çok beğeniliyordu (halen de öyle!).
Aynı dönemlerde Amerikan tüketicisi ise modern, transistörlü cihazlar uğruna single ended tasarımlı cihazlarını ucuz fiyatlarla elden çıkarmaya başlamıştı. Bu durum da açıkgöz
girişimcilerin epey işine yarıyordu.
Single ended lambalı audio, bir Japon özelliğidir. (Fransa, Italya, Ingiltere ve Amerika gibi ülkelerde de single ended tasarımcılar vardır ama onların bu tasarımları kendi ülkelerinden ziyade Japonya’da daha popülerdir.) Günümüzdeki Japon ve diğer single ended tasarımlar “ikinci dalga” olarak adlandırılıyor. Bunların içinde dikkat çekenler:
Kondo; dünyanın en pahalı amplilerinden On Gaku ’yu üreten “Audio Note” şirketinin tasarımcısı, J.C. Morrison; Dinosaur , Noriyashu Komuro; Komuro Audio Labs., Alan
Kimmel; Welborne Labs., J.C. Kue; Quadric, John Stonezer; Bel Canto, Dannis Had; Cary Audio Design vb.
Çağdaş Amerikan single ended hareketi, Walt Bender tarafından ve pek de farkında olmadan başlatılmıştır; 1978’de Audiomart magazinini satın alan Walt Bender önceleri
single ended tasarımlar hakkında pek birşey bilmiyordu. Ancak Western Electric markalı 30- 40 yıllık cihazların dış ülkelerde koleksiyoncularca nakit paralar karşılığı satın alındığını görünce epey meraklandı ve Western Electric yapımı model 91, single ended bir ampli satın aldı. Ve bu alış veriş onun hayat akışını değiştirdi.
Bu amplifikatörü dinleyen hemen herkese ki, bunlara Morrison, Herb Reichert ve Michael LaFevre da dahil, single ended kelimesini yaymaya başladı. LaFevre, Bender’in önerisi ile, el sarımı, single ended transformatörler üreten tek Amerikan firması olan Peerless Transformers’ın mühendislik kısmını satın aldı (bugün MagneQuest diye biliniyor).
Single ended tasarım için transformatörler çıkış lambaları kadar önemlidir, çünkü bu tasarımda audio sinyali trafodaki primer sarımlardan geçmek zorundadır. Idealistler, single
ended ampliyi, A-klas çalışan tek lambalı bir çıkıştan oluşan, tek bir lambanın komple dalga formunu amplifiye ettiği tasarım olarak tanımlarlar. Push-pull tasarımlı amplilerde ise bunun tam tersine sinyalin pozitif ve negatif bölümleri bir faz güdümleyici ile ikiye ayrılır, her iki yarım dalga form da ayrı ayrı amplifiye edilir ve bu sinyaller daha sonra çıkış
transformatöründe tekrar birleştirilirler.
Push-pull tasarımlar daha alçak, single ended tasarımlar daha yüksek harmonik gürültü oranına sahiptirler, ama kimilerince bu, daha “müzikal” bir gürültü olarak adlandırılmaktadır. Single-ended amplilerin zayıf taraflarından biri çıkış güçlerinin düşük olması, diğeri de ‘core-saturation’ olayını önlemek için fiziksel olarak çok daha büyük üretilmek zorunda olmalarıdır. Bu da onların hem pahalı olmalarına hem de evlerde fazla yer kaplamalarına neden oluyor.
Single ended tasarımlarda, 3 watt’lık RCA 10Y ’den 20 watt’lık 211 GE triode ’a kadar çeşitli çıkış lambaları kullanılıyor. Örneğin; Cary, 805 model amplisinde 211 GE kullanıyor. İlk triode lamba 1917’de Western Electric şirketinin ürettiği ½ watt gücündeki VT-1 modeliydi.
Bugünün en popüler lambaları 2A3, 300B, ve 845 model lambalardır: 2 - 4 watt arasında güce sahip olan 2A3 modeli en ufak boyutlu ve en düşük çıkışlı olanıdır. 7 - 14 watt arası çalışan ve şekli ters duran bir Cola şişesini andıran 300B modeli aynı zamanda romantik, uçuk mavi renkte bir ışık saçmaktadır. Hayranları, 300B ’nin ses hassasiyetini ve güçlü bas vuruşlarını severler.En güçlüleri olan 845 ise 5 - 30 watt arası çıkış sağlamakta ve mum alevi tarzındaki ışığı ile karanlık odaları aydınlatırken halografik bir efekt de yaratmaktadır.
Tunç Bozoğlu
Lotusconcept
www.lotusconcept.com