Odyofil Sistemleri

Odyofil Sistemleri kategorisine ait (24 kayıt bulundu)
Odyofil Sistemleri Ekle

ID No: #857
18.08.2018 20:29

OzhanAtalay

Müzik Sistemimin Yolculuğunun Öyküsü

Müzik sistemlerinde basitliğin en uygun yol olduğunu anlayana kadar çok zamanım geçti.

Mümkün olan en basit ve temel elemanlar ile sinyal yolunda mümkün olduğunca az ekipman kullanmaya gayret ettim. Elbette son bir kaç yıla kadar hiç böyle bir niyetim yoktu, ancak Avantgarde hoparlörler beni bu yola doğru gitmek mecburiyetinde bıraktı. Aletlerimi seçerken, sadece Türkiye'ye ithal edilenler ile bağlı kalmadım, dünyada üretilen tüm aletler arasından pazarlama sloganları ve abartmalarına kapılmadan seçim yapmaya çalıştım. 

Bir aleti almadan önce aylarca araştırıp daha sonra kendi imkanlarım ile getirttim. Bir çoğunu önceden dinleme imkanım olmadı, bir iki kez çok kötü veya uyumsuz aletler de geldi. Neyse ki çoğunlukla doğru çıktılar. 

Hoparlörler
Avantgarde Uno II Aktif Servo Kontrollü CTRL-225 Bas üniteleri. Audio Consulting tarafından upgrade edildiler.

Güç Amfileri

Audionote Quest Silver Mono bloklar. KR 300BXLS çıkış lambaları, General Electric 6SN7 NOS giriş lambaları ile. lamba soketleri Yamamoto,

Hoparlör çıkışlarında Beybee Quantum Purifiers. 

Line Stage

Audio Consulting Silver Rock Pasif Transformatör Pre 

Kaynak

Accustic Arts Drive-I CD Transport

Kora Hermes 24/192 Tube DAC.   Üreticisi tarafından benim isteklerime göre modifikasyon yapılarak basitleştirilmiş Kora Hermes 24/192 Tube DAC.  DAC ın sinyal yollarında Audio Consulting kablolar, Mundorf kapasitörler ve Audio Note Tantallum rezistörler.  

Hoparlör Kabloları TMC Audio Gold Label Reference Three Wire bakır kablolar 

Ara Bağlantı Kabloları Kendi dizaynım olan DC Polarised Ekranlama kullanan saf gümüş kablolar

TMC Audio Blue Label XLR Digital Kablo. 

Elektrik Kabloları Modifiye edilmiş 3 kat shieldinglenerek kum kaplanmış Van Den Hul, Shunyata Sidewinder kablolar 

Elektrik Filtreleri Audio Consulting Trifaze Big Rock İzolasyon trafosu, Evin her yanında fişlere takılı Audio Prism Quite Line Filtreleri 

Diğer Tweakler

Eraudio Harmonizer of Space Rezonans Platformları, Nonamehifi Rezonans Küreleri ve Nonamehifi kablo kaldıraçları. DIY Bass Traplar. Uno süspansiyon bacakları    

Horn hoparlörler bugüne kadar Istanbul audiofil camiasında pek itibar görmemişti, halen de öyle denilebilir. Dolayısıyla Single Ended amfiler de ben dahil son zamanlara kadar pek bilinmediler.

Single Ended amfileri yurt dışı arayışları ile getirtmek zorunda kaldım. Ancak son iki yılda İstanbul da da oldukça önemli markaların Single Ended amfileri getirtilmeye başlandı. 

Horn hoparlörler hakkındaki en büyük ön yargılardan biri, bu tür hoparlörlerin sesi mekanik olarak sıkıştırarak büyütmesi sonucunda kolorasyon denen ve sesin doğallığını bozan bir durum göstermeleri. Elbette bu, günümüzde üretilen bazı horn hoparlör için artık geçerli bir kavram değil ancak bir horn nun vermiş olduğu dinamik seviye, diğer hoparlörler ile kıyaslandığında o derece güçlü ki, böyle bir ses beklemeyen insanları şaşırtıyor, acaba doğru mu çalıyor diye merak uyandırıyor !!    

Set-up ı çok zor olan bu hoparlörler beni iki yıl boyunca neredeyse öldürdü. Bazen umutsuz ve çaresiz kaldığımı hissettim. Satın alırken hesaplarım çok farklıydı ancak 2 yılda 3 takım power amfi, 3 tane pre ampli değiştirmek zorunda kaldım.

Türkiye'de kullanılmış alet para etmediğinden hepsini oldukça büyük bir zararla vermek, yoksa yıllarca beklemek zorunda kalıyorsunuz. Çok yorucu oldu ama sonuca değdi.

Birkaç yıldır elimi dahi sürme ihtiyacı hissetmiyorum. 

Avantgarde Horn hoparlörlerinin ayırt edici özellikleri var. Örneğin orta ses bandında crossover yok, orta ses direkt olarak amfiden gelen sinyal ile çalışıyor. Arada kablodan başka hiç eleman yok. Dizayn edilirken tiz ve bass üniteleri orta sese uydurulmuş. Orta ses hoparlörü, mıknatısı 7 kg ama kendisi sadece 3,5 cm büyüklüğünde. Bu şekilde bir tweeter hızında çalışabiliyor ve büyük bir mid hoparlörünün ileri gidip gelirken kaybettiği zaman kaybı olmadığından orta sesleri olabildiğince zengin olarak verebiliyor.

Zaten tüm hornların en önemliği özelliği burası.  Diğer bir özellik ise bass ünitelerinin aktif, yani kendinden amfili ve oda şartlarına göre ayar yapılabilir olması. Bass hoparlörlerinde çift bobin var. Servo kontrol olarak tabir edilen bu sistemle hoparlör menbranı sinyali üretip geri dönerken sesin bittiğini algılayan elektronik bir ünite tarafından ters elektrik ile geri çekiliyor. Aynen bir Ev Sineması Aktif basında olan bu sistem sayesinde çok hızlı bas reaksiyonu ve oda ortamında küçücük kutulardan 16 Hz e kadar inen derinlikte bas alabiliyorsunuz.

Dünyada bu derece alt basa inen sadece birkaç pasif hoparlör var, onlar da çok büyük, ağır ve pahalılar.  100 dB lik efektiflikleri, onları 10 Watt Single Ended amfiler ile sürmeye imkan tanıyor. Diğer bir deyişle aynı watt ile 86 dB ses veren bir hoparlöre göre 6 misli daha fazla ses çıkarıyorlar.

Bugün tek lambalı Single Ended Triode amfiler, ne marka olursa olsunlar dünyanın en iyi ve en doğal sesini veren amfiler olarak kabul ediliyorlar. 10 Watt lık böyle bir amfi ile 40 m2odada 100 dB ses elde edilebiliyor. Ortalama bir müzik sisteminde bu kadar dB elde etmek için en az 250 Watt amfi kullanmak gerekir. Ancak böyle efektif bir hoparlörü sürmek, kullanılan elektronik aletler için ciddi sınav haline geliyor. 

Elektronik aletlerde geri planda kalan birçok nokta, hornlar ile problem haline gelebiliyor. Örneğin bağladığınız güç amfilerinin power supply kısımları iyi dizayn edilmemişse başka hoparlörde duyulmadığı halde bu hoparlörlerde amfi vızıltıları ön plana çıkıyor, aynı prizden kullandığınız telsiz telefon adaptörü vızıldama yapıyor. Hatta yan odada açık unutulan bir cep telefonu çaldığında sesi hoparlörden distorsiyon olarak duyuluyor. 

İngiliz yapısı Audio Note Quest Silver Monoblok amfiler. Her biri 9 Watt gücünde. Altlarında DIY MDF sehpalar ar. Sehpaların içi yaklaşık 15 er kg kum ile dolu, üzerinde mermer var, mermerin altı 6 mm mantar plaka ile kaplı. Amfiler spike ile mermere basıyorlar, sehpalar da yere spike ile basıyorlar.  Audio Note power amfilerin power supply (güç ünitesi) kısmı da 5RG4 lamba kullanılarak izole edilmiş, bu şekilde Avantgarde'ler için kritik öneme sahip olan sessizlik sağlanmış. (İki trafo arasında saklı duruyorlar)  

 

Bir güç amfisi bir banyo aynası gibidir. Geleni yansıtır. Bir aynanın, kendine bakan yüzü olabilecek en büyük netlik ve doğallıkta, hiçbir şekilde değiştirmeden, çirkinleştirmeden, güzelleştirmeden yansıtması gerekir. Bir power amfi, kendisine gelen 2-5 Voltluk sinyali alıp 10-500 Watt üretebilecek bir büyüklüğe getirir. Büyütme işlemini ne derece fazla yaparsa orijinal sinyali de o derece de bozacağı kesindir. Bunu bir fotokopi makinesinde bir resim kopyası çekmeye benzetebiliriz. orijinal evrakı üst üste büyüttükçe netliğin bozulduğu görülür. 

Tek lambalı Single Ended Triode amfiler için ise içindeki elementlerin azlığı, topolojisinin basitliği ve büyütme işlemlerini 8-15 watt gibi düşük bir seviyeye kadar yapmalarından dolayı, oluşan sinyalin netliği tartışılmazdır. 

 

Bir hem avantaj hem de dezavantaj olan bir konu daha var ki, horn hoparlörler, ürettikleri sesin % 80 ini karşısında oturan dinleyicinin direkt olarak kulağına ulaştırabiliyorlar. Seslerin sadece % 20 si duvarlara, tavan ve yere çarpıp yansıyarak geldiği için oda akustik problemleri yaşamıyorsunuz.

Normal bir hoparlörde bu oran %40 direkt - %60 endirekt olarak kabul edilmektedir. Böylelikle kaydedilmiş sahneyi oda akustik problemi yaşamadan tüm detayı ile alabiliyorsunuz. Bu elbette büyük bir avantaj, aynı anda da dezavantaj, şöyle ki, yanda oturan kişiler karşısında oturanlar ile aynı şekilde sesleri duyamıyorlar :-(( fokus almak ise oldukça zor oluyor. 

Sistemi önce aktif bir pre ampli ile dinliyordum. Ta ki bir dostum (Mahmut Yener), üzerinde ses kontrolü olan bir single Ended power ampliyi denemek için getirene kadar. Arada çok ciddi fark oldu, aslında benim Cary 572 SET amplilerimin de vızıltıları hariç hiç fena olmadıklarını düşünüyordum. Nedenini bulabilmek için araştırırken bir ara pre amplimi devreden çıkartıp basit bir ses düğmesi (volume pot) ile denedim, o zaman pre amplinin sesi ne derece sıktığını hayretler içinde görüp yeniden arayışa giriştim. Daha önceki hoparlörlerimde böyle bir problem olmamıştı.  Bulabildiğim en iyi aktif pre amplileri denedim, bunların içinde Cello, Pass Labs, Classe, Nagra, Conrad Johnson, Electrocompaniet, Gryphon gibi bilinen markalar da vardı. Hepsi sisteme farklı bir ton verdiler, daha da önemlisi sesin netliğini, saflığını sınırladılar. Orta ses bandına distorsiyon ekleyerek sahneleri küçülttüler.

Volume pot kullanmak tüm bu problemleri çözüyor ama başka problemler ekliyordu. Ses seviyesini her açıp kapattığınızda sistemin tonal balansı değişiyordu.  Başıma bela almıştım, yeniden arayışa giriştim, aylar sonra transformatörlü pre ampli konseptini öğrendim, önce Antique Sound Lab ile başladım, sesinden çok memnundum. Ancak ses kısma kademeleri yetersiz olduğundan sesi ancak 5-6 kademede kısabiliyordum, akşam saat 22:00 den sonra ise en kısık ses bile çok yüksek kaçıyor ve müzik dinleyemiyordum. Sonunda sesi 24 kademede kısan Audio Consulting Silver Rock, oldukça pahalı bir alet olmasına rağmen rakipsiz olduğundan sisteme eklenmek zorunda kaldı. 

Bu pre ampli arayışları bana şöyle bir şey öğretti. Ne marka olursa olsun, (30.000 $ lık Boulder, Halcro gibilerini dinlemediğim için bilemiyorum ) ama dinlediğim tüm pre ampliler sesleri bozarak kendi tonlarını sisteme ekliyorlar. Kötüden iyiye gidildikçe sadece sesi bozma seviyesi azalıyor. Ancak bu tip bozulmalar yüksek efektiflikte bir sistemde kendini katlanılamaz şekilde belli ediyor, düşük efektiflikte hoparlörlerle bu kusurlar pek anlaşılmıyor. Bu pre ampliyi denemek için götürdüğümüz birkaç arkadaşımızın sisteminde bu anlaşılmazlıklara şahit olduk. Bende olduğu kadar ciddi bir fark yaratamadı.  Bu arada 2002 yılının sonuna doğru Laurent Labat Camy adlı stüdyolar kuran ve hoparlör tasarımları yapan bir arkadaşım ve dostum Reşit Tığlı, bilgisayarlı oda ölçüm cihazlarını getirerek bütün bir gece boyunca sistemin ayarlarını yaptılar.   

Avantgarde hoparlörlerin bas amfileri aktif croosoverlı. Frekans kesimleri ve ses seviyeleri oda akustiğine göre ayarlanabiliyor. Benim kendi kulağıma göre ayarladığım, herkesin de gayet beğendiği sesler tamamen gerçek dışı çıktı. Özellikle 180 hz seviyesi (alt orta bant seviyesi) genellikle insan kulağını rahatsız eden ve odyofillerin hoşlanmadığı bir bant genişliği (İMİŞ). O noktayı geriye alabilirseniz 100-300 Hz arasında bir bölümü geri almış oluyorsunuz. Baslar, daha derin ve altlara inme şeklinde kendini gösteriyor, orta sesler ise inceliyor, açılıyor gibi ve daha çok detaylı gibi görünmeye başlıyor. Ben de farkında olmadan bu bölümü kısmışım, sonradan dinlediğim diğer aktif croosoverlı sistemlerde de sistem sahiplerinin bu bölümü olabildiğince kıstığını hayretleri içinde gördüm.

Laurent in anlattığına göre hoparlör üreticileri genelde bu bandı zaten bir miktar kısarak üretirlermiş, aksi takdirde sürekli bağıran ve rahatsızlık veren bir ses varmış gibi geliyor.  Özellikle studio monitor denen hoparlörler dinlendiğinde bu bandın kısık olmadığı ve hoparlörün orta sesinin fazla bağırdığı net bir biçimde duyuluyor, kulağı alışkın olmayan kişiler için bu durum rahatsızlık verici oluyor. 

Sonunda sisteme yeni ayarlar yapıldı ve 20 Hz – 20 kHz arası flat (düz) hale getirildi. Bu düzlük, hoparlörün 1 mt önünde adeta cetvelle çizilmiş gibi ölçülüyor ama dinleme koltuğuna gidince, bir yığın akustik malzeme kullanmama rağmen oda yansımalarından dolayı küçük yukarı aşağı oynamalar şeklinde kaydediliyor.

Böyle hassas ölçümü sadece özel profesyonel cihazlar ve programlar yapabiliyor. Radio Shack desibel metre ile tek tek ses frekansı verip baktığınızda dinleme koltuğunda dahi hepsi aynı desibel de ve flat olarak görünüyor. 

 

Velhasıl sistemin yeni ayarları yapıldıktan sonra orta sesler öyle bağırmaya başladı ki, bir haftaya yakın müzik dinleyemedim. Karşısına her oturduğumda moralim bozuldu ve kalktım. Ama kolorasyonsuz gerçek sesin bu olduğunu bilgisayarda gözlerimle gördüğüm için sebat ettim, dinlemeye devam ettim.

Bir hafta sonra her geçen gün kendiliğinden !! :-)) güzelleşmeye başladı. Hatta öyle güzelleşti ki, iş çıkışı bir an önce eve gidip vokalleri bu güne kadar hiç dinlemediğim güzellikte dinleme ihtiyacını hissediyordum. Kendiliğinden kelimesinin, sistemin sesinin değişmesi değil benim kendi kulak/beyin referanslarımın değişmesi olduğunu umarım anlatabilmişimdir. 

 

Sonuç

Sistem çok uğraştırdı ama şu anda bir hi-fi sisteminin ötesinde ve canlı performansa yaklaşabileceği kadar yaklaştı. Bir de SACD veya pikap ile sürülebilse çok daha iyi olacak ancak şu anda böyle niyetlerim yok.

Sistemin kabiliyetlerini daha net görebilmek için özellikle gece ve karanlıkta dinleme yapmak gerekiyor.  

Şubat 2003